Barış Bıçakçı - Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra


Aslında Barış Bıçakçı, Türk Edebiyatında hiç de yeni bir yüz değil. Hüseyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte, Ocak 1994 ve Ekim 1997 tarihlerinde iki şiir kitabı çıkardılar. Fakat Bıçakçı’nın düz yazıya geçişi, 2000 yılında İletişim Yayınevi’nden çıkan ilk kitabı ve romanı Herkes Herkesle Dostmuş Gibi’yle gerçekleşti. Bu tarihten sonra, roman ve öykü türüne ağırlık veren Barış Bıçakçı’nın, şu anda 7 kitabı bulunmakta. Gelgelelim, bütün bunlara rağmen asıl büyük çıkışını Bizim Büyük Çaresizliğimiz adlı romanının senaryolaştırılıp yakın bir zamanda kaybettiğimiz Seyfi Teoman tarafından beyaz perdeye uyarlanmasıyla sağladı. Türkiye’deki Yeni Sinema Hareketi’nin önemli isimlerinden olan Seyfi Teoman’la beraber hem edebiyat hem de sinema sanatında ismini ön plana çıkardı.

Barış Bıçakçı’yı Bizim Büyük Çaresizliğimiz’i izledikten sonra tanımış olmanın, onsuz geçen edebiyat okumalarımın üzüntüsüyle yaşıyorum. Çok geç tanıdım kendimce fakat bu gecikmeye rağmen bile edebiyat algımı değiştiren önemli yazarlardan biri oldu Bıçakçı. 2006 yılında yayımladığı Baharda Yine Geliriz adlı öykü kitabından sonra elime geçen diğer kitabı olan Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra’da da ne kadar iyi bir yazar ve edebiyat sakini olduğunu bir kez daha kanıtladı.

Kitabın konusu ise şöyle; Bir ressam olan Başak, balkondan atlayarak intihar eder. Kardeşi, annesi, sevgilisi ve akrabalarından oluşan geniş bir çemberin ortasında patlayan bir bomba gibidir bu. Melankolik de olsa, neşeli ve anlayışlı bir karaktere sahip olan Başak’ın intiharından sonra, etrafındaki insanlar Başak’la beraber, kendi hayatlarını ve geçmişlerini de sorgulamaya başlarlar.

Hoş, Barış Bıçakçı’nın pek eleştirilecek bir tarafını görmesem de, bir edebiyat yazısının gereği olarak eleştiri yapmak bir zorunluluk. Kısaca söylemek gerekirse Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra, varoluşsal bir konuya sahip ve Türk Edebiyatında bu işi en iyi yapan romanlardan biri. Konu Türk Edebiyatının varoluşçu ve melankolik bir akımını takip ediyor. Gayet başarılı bir iş. Kısa kısa parçalarla hikayeyi her bir karakterin gözünden izliyor, büyük resime ait parçaları tek tek karaktersel bir açıdan inceliyorsunuz. İlk sayfalarında konuyu algılamakla ilgili karışıklıklar yaşasanız da, bir iki sayfa sonra her şey açığa kavuşuyor. İletişim Yayınları’nın diğer her bir kitabı gibi, kapak da, iç düzen de, baskı kalitesi de mükemmel seviyede. Rahatlıkla okunabilir bir font ve punto seçen İletişim Yayınları, fiziksel olarak harika bir iş başarmış. Bu konuda İletişim Yayınları’nı tebrik etmek gerek, zira Barış Bıçakçı gibi bir yazara da yakışan iş budur.

Son olarak bir şeyler söylemek gerekirse Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra, ismini okuduğunuzdan itibaren sizi çekiyor, başka dünyalara götürüyor. Kesinlikle Barış Bıçakçı’nın ve Modern Türk Edebiyatının en iyi işlerinden biri. Umarım yakın zamanda kaliteli bir senarist tarafından fark edilir ve senaryolaştırır. Her ne kadar böyle bir yapımda Seyfi Teoman’ın büyük eksikliği hissedilecek olsa da, Barış Bıçakçı’yı ve eserlerini sinemayla buluşturmamak çok büyük bir kayıp olur. Harika bir zihinden çıkan bu tür eserlerden hiçbir koşulda uzak kalmamak gerekir, çünkü arka kapakta da yazdığı gibi “Barış Bıçakçı’dan, yine usul usul edebiyat.”.

Benzer Konular
Sonraki
« Sonraki Konu
İlk Yayın